İşin Geleceği: Yapay Zekâ Çağında Otomasyon ve Ötesi

yazan: Özgür Kurtuluş

Yapay zekânın (YZ)  işgücü üzerindeki etkisi, kamuoyunun en çok kaygı duyduğu konulardan biri. “Yapay zekâ işlerimizi elimizden alacak mı?” sorusu gündemdeki yerini korurken, gerçekte yaşanacak dönüşüm bundan çok daha katmanlı olabilir. Evet, bazı işler ortadan kalkacak, bazıları evrilecek, yepyeni meslek alanları doğacak. Ancak asıl mesele, bu dönüşümün insani, adil ve sürdürülebilir şekilde yönetilip yönetilmeyeceği olacak.

İlk olarak iş kaybı riskine bakalım. Küresel araştırmalara göre, 2030’lara kadar dünya genelindeki işlerin %20-30’u yüksek oranda YZ otomasyonuna açık hale gelebilir. Bu risk altındaki işler yalnızca fabrikalardaki tekrarlayan görevler değil; ofislerde yapılan veri girişi, temel muhasebe gibi rutin görevler de buna dâhil.Ancak bu, her şeyin sona erdiği anlamına gelmiyor. Tarihte her teknolojik sıçrama bazı işleri yok etti ama yerine yenilerini koydu. YZ ile asıl fark, bu değişimin hızı ve kapsamı.

Türkiye’de yapılan analizler, işlerin büyük kısmının aslında YZ ile desteklenerek verimliliğin artırılabileceğini ortaya koyuyor. Örneğin, bir büro çalışanı evrak işleri için YZ araçlarından destek alarak daha yaratıcı ya da stratejik işlere zaman ayırabilir. Bu, hem üretkenliği artırır hem de işin niteliğini yükseltir. Yine de yaklaşık %4’lük bir kesimin – yaklaşık 1 milyon pozisyonun – tamamen dönüşeceği ya da yerini yeni mesleklere bırakacağı tahmin ediliyor. Bunlar; veri analizi, yapay zekâ bakım hizmetleri ya da bugün henüz hayal bile edemediğimiz alanlar olabilir.

Ancak dönüşüm yalnızca işlerin sayısıyla sınırlı değil; çalışma koşulları da YZ ile birlikte değişiyor. Algoritmalar tarafından yönetilen emek düzeni şimdiden hayatımızda. Taksi sürücüleri ya da kurye çalışanları, görevlerini belirleyen ve performanslarını puanlayan bir uygulama tarafından yönetiliyor. Depolarda ve lojistik merkezlerinde yapay zekâ, çalışanların her hareketini izleyerek verimlilik hesaplamaları yapıyor. Ama bu “optimizasyon” baskısı, insani koşulları ve çalışan memnuniyetini yok edebiliyor. Sormamız gereken soru şu: Yapay zekâyı işçileri güçlendirmek için mi, yoksa onları kontrol etmek için mi kullanıyoruz?

Eğer etik sınırlar çizilmezse, çalışanların algoritmalar tarafından şeffaf olmayan, itiraz edilemeyen kararlarla yönetildiği bir distopyaya adım atabiliriz. Bu nedenle yeniden beceri kazandırma ve eğitim, yapay zekâ çağında kritik öneme sahip. Montaj hattında çalışan biri robot teknisyenine, müşteri temsilcisi ise YZ destekli uzman bir danışmana dönüşebilmeli. Bu da hayat boyu öğrenmenin yeni norm haline gelmesi demek. Şirketler, devletler ve sivil toplum, bu dönüşümün altyapısını kurmakla yükümlü. Türkiye’nin YZ stratejisinde yeniden beceri kazandırma ve Ar-Ge vurgusu olumlu bir adım. Ama kâğıt üzerindeki planlar, sahada etkili eylemlere dönüşmediği sürece yeterli olmayacak.

İş gücü politikaları da bu dönüşüme ayak uydurmalı. İşsizlik maaşları gibi sosyal güvenlik ağlarının güçlendirilmesi, hatta evrensel temel gelir gibi radikal politikalar bile tartışılmalı. Çünkü YZ kaynaklı iş kayıpları, yeni işlerin doğmasından daha hızlı gelişebilir. İnsanların kariyerlerini birkaç kez değiştirmek zorunda kalacağı bir gelecekte, geçiş dönemlerinde sağlanacak destek yaşamsal önemde.

Sonuç olarak, YZ, iş dünyasını baştan sona değiştirecek. Bu dönüşüm kitlesel işsizlikle mi, yoksa daha nitelikli ve anlamlı işlerle mi sonuçlanacak; buna bizim politik tercihlerimiz yön verecek. YZ’nin  görevleri otomatikleştirdiği ama insanları dışlamadığı, insan emeğinin yaratıcı ve sosyal yönlerinin ön plana çıktığı bir gelecek mümkün. Bunun için teknolojiye yatırım kadar, insana yatırım da şart.

İlgili Yazılar

Yorum bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.