Kill Bill Esintili Bir Animasyon: Blue Eye Samurai

yazan: Özgür Kurtuluş

Netflix’in yeni animasyon serisi “Blue Eye Samurai” (Mavi Gözlü Samuray), olağanüstü bir drama ve yetişkinlere yönelik beş yıldızlı bir animasyon. 17. yüzyıl Japonya’sında geçen bu animasyon, katmanlı karakterleri ve göz alıcı görsel tarzıyla yetişkinlere yönelik bir aksiyon ve macera serisi olarak öne çıkıyor. Serinin merkezinde Mizu isimli melez, genç bir kadın yer alıyor. Mizu, Edo dönemi Japonya’sının katı sosyal ve cinsiyet normlarına meydan okuyarak, erkek bir samuray kılığına giriyor. Melez olduğu için dışlanmasının sorumlusu olarak gördüğü, Japonya’da gizlice ikamet eden dört beyaz adamın peşine düşüyor. Mizu’nun bu yolculuğu, sadece intikam hakkında değil, aynı zamanda kendini keşfetmek ve hakim kültürel normlarla çelişen bir kadının kimlik arayışını temsil ediyor. Karakterin derinlemesine işlenmesi, izleyiciyi sadece aksiyonun heyecanına değil, aynı zamanda Mizu’nun duygusal ve psikolojik değişimine de ortak ediyor. Geri-dönüşlerle Mizu’nun geçmişini keşfederken, sadece dönemin Japonyası’nda bir ‘yabancı’ olarak yaşadığı sıkıntılara şahit olmakla kalmıyor, tarihin içine çekilerek, dönemin güncel toplumsal meselelerini de öğreniyoruz.

“Blue Eye Samurai”, Michael Green ve Amber Noizumi tarafından yazılmış, Michael Green’i, “Logan”, “Blade Runner 2049”, “Alien: Covenant” ve “Branagh’s Murder on the Orient” gibi filmlerin senaryo ekiplerinden biliyoruz. Animasyon Netflix Animations bünyesinde, Fransız Blue Spirit stüdyosu tarafından üretilmiş. Seribin yönetmeni, Jane Wu. Wu , Marvel Studios’un “Yenilmezler”, “Thor: Karanlık Dünya” ve “Galaksinin Koruyucuları’nın yanı sıra “House of the Dragon’da storyboard sanatçısı olarak biliyoruz. Wu heyecan verici, karmaşık savaş sahnelerini düzenlemesinde deneyimliydi ve bu deneyimini “Blue Eye Samurai” diizisine fazlasıyla aktarmış görünüyor.

“Blue Eye Samurai”, geleneksel 2D animasyon ile 3D modellerin harmanlandığı bir görsel stile sahip. Sanki yönetmen, animasyonun “hareket eden bir tablo” gibi görünmesini hedeflemiş gibi hissettiriyor. Bu his her sahnede ince detaylara gösterilen özenle destekleniyor. Renklendirme, Japon resim sanatının sulu boya resimlerinden ilham alıyor ve karakter çizgileri anime etkileri taşıyor. Seride seslendirme ve müzik kullanımı da kusursuz. Seslendirmeler, George Takei (Seki), Brenda Song (Akemi), Masi Oka (Ringo), Kenneth Branagh (Abijah Fowler) ve Randall Park (Heiji Shindo) gibi birçok A listesindeki Hollywood oyuncusu tarafından yapılıyor. Kullanılan müzikler, Doğu ve Batı etkilerinin kültürel bir karışımını içinde barındırıyor. Bazı sahnelerde Japon orkestra düzenlemeleri öne çıkarken; çoğunlukla Batı ve Doğu müziğinin birleşimine tanık oluyoruz. Müzik oldukça karakter odaklı, karakterin duygu durumunu yansıtmakta başarılı. Aksiyon sahnelerinde ise müzik bu sahneleri daha da yükseltmek için kullanılmış ve bu açıdan da Kill Bill’i hatırlatıyor. 

Serinin sinematografisi, Akira Kurosawa, Kihachi Okamoto, Sergio Leone, Clint Eastwood ve John Ford gibi yönetmenlerin efsanevi filmlerinden esintiler, hatta benzerlikler taşıyor. Bu anlamda Quentin Tarantino’nun “Kill Bill Vol. 1″ine benzer bir şekilde, sinema severlerin pastiş eğlencesine uygun bir film. Zaten dizinin genel intikam kurgusu da Kill Bill’i andırıyor. Aksiyon sahneleri, “Lady Snowblood” ve “Once Upon A Time in the West” gibi filmlere referanslarla dolu.

Serinin sanat yönetimi itinalı. Zengin görselleri ve dünyasını detaylı bir şekilde inşa etmesiyle, dönemin Japonyasını yansıtmakta başarılı. Yiyecek ve giyim tarzları dönemin tarihsel gerçekliği ile uyumlu. Hatta kullanılan Kimono desenlerinin çoğu, Edo dönemi Japonyasında yapılan kapsamlı araştırmalardan sonucunda bulunmuş. Bölümleri izlerken zaman zaman durdurup arkadaki detayları inceleme gereği duyuyorsunuz. Her bir bölüm, tarihe ve kültüre saygılı bir şekilde tasarlanmış karmaşık şehirler ve nefes kesen manzaralar sunuyor. Aksiyon sahneleri, serinin öne çıkan yönlerinden biri. Bu sahneler, her düello ve çatışmayı canlı ve heyecanlı bir şekilde ekrana taşıyan hassas ve kanlı koreografiler ile tasarlanmış. Maksimalist bir aksiyon epik tarzını benimseyen seri, kahramanının yolculuğunu ekrandaki aksiyon kadar güçlü bir şekilde keşfederken, kimi zaman dramatik etkiler için açık seçik bir anlatım tarzı kullanıyor.

Özetle, “Blue Eye Samurai” teknik ve görsel bir harika olarak, geleneksel Japon sanat etkilerini modern animasyon teknikleriyle birleştiriyor, klasik sinemaya saygı gösteriyor ve hem görsellerinde hem de aksiyon sekanslarında detay ve yaratıcılıkta yüksek bir seviye sergiliyor. Hikaye, tarihi ve fantastik unsurların benzersiz bir karışımıyla görsel olarak etkileyici ve duygusal olarak yankı uyandıran bir deneyim sunuyor.

İlgili Yazılar

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.