Türkiye’de kooperatifçilik deyince akla hemen yapı kooperatifleri ve tarım kooperatifleri geliyor. Medyaya yansıyan kooperatif haberlerinin çoğunlukla bu alanlarla ilgili olmasından kaynaklanan bir durum sanıyorum. Türkiye’deki kooperatif algısı üzerine bir çalışma görmedim ancak bu konudan bahsettiğim çevrelerde, genellikle modası geçmiş, anlaşmazlıklar ve hukuki sıkıntılar üreten, sorunlu, elini verip kolunu kaptırdığın, geçmişte kalmış demode bir ekonomik organizasyon olarak algılandığına şahit oldum. 30 yaş altındaki kişiler ise kooperatifçilik hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyorlar.
O halde en baştan, tanımdan başlayalım. Kooperatifçilik nedir?
1163 Sayılı Kooperatif Kanunu’nun 1. maddesine göre kooperatif: “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklık” olarak tanımlanıyor. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 14. maddesine göre kooperatif bir ticari şirkettir.
Uluslararası Kooperatifler Birliği’ne göre ise kooperatif “Ortak ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaç ve istekleri, müşterek sahip olunan ve demokratik olarak kontrol edilen bir işletme yoluyla karşılamak üzere, gönüllü olarak bir araya gelen insanların kurup işlettiği, özerk bir teşkilattır.”
Her iki tanımda da altı çizilen konu, kooperatiflerin ortakların ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulduğu, yani ortakların ekonomik ve sosyal refah seviyelerini yükseltmeyi amaçladığıdır.
Kooperatifçiliğin tarihi Avrupa’da 200 yıl geriye uzanıyor. Bu işletme modeli, Endüstri Devrimi’nin getirdiği emek sömürüsü ve kentleşmenin sıkıntılarına bir tepki olarak dayanışma ve işbirliğini temel alan süreçlerin ekonomide demokratik bir biçimde örgütlenmesi olarak ortaya çıktı. İngiltere’de bir kasabada olan Rochdale’de kurulan kooperatiflerin 1844 yılında benimsediği genel prensipler Dünya Kooperatifler Birliği tarafından genelleştirilerek kooperatifçilik ilkeleri olarak benimsendi. Bu ilkeler:
1. Gönüllü ve herkese açık ortaklık: Kooperatifler, cinsel, sosyal, ırksal, siyasal ve dinsel ayırımcılık olmaksızın, hizmetlerinden yararlanabilecek ve ortaklığın sorumluluklarını kabule razı olan herkese açık gönüllü kuruluşlardır.
2. Ortaklar tarafından gerçekleştirilen demokratik denetim: Kooperatifler, politika oluşturma ve karar alma süreçlerine katılan ortaklarca denetlenen demokratik kuruluşlardır. Seçilmiş temsilci olarak hizmet edenler, ortaklara karşı sorumludur. Birim kooperatif kuruluşlarında ortaklar eşit oy hakkına sahiptir (her ortağa bir oy hakkı). Diğer düzeydeki kooperatif kuruluşlarında ise oy hakkı demokratik bir yaklaşımla düzenlenir.
3. Ortakların ekonomik katılımı: Ortaklar, kooperatiflerinin sermayesine adil bir şekilde katkıda bulunur ve bunu demokratik olarak yönetirler. Bu sermayenin en azından bir kısmı genellikle kooperatifin ortak mülkiyetidir. Çoğunlukla ortaklar, üyeliğin bir koşulu olarak taahhüt edildiği üzere (var ise) sermaye üzerinden kısıtlı miktarda gelir elde ederler. Ortaklar gelir fazlasını, muhtemelen “en azından bir kısmı taksim olunamaz kaynaklar” oluşturma yoluyla kooperatiflerini geliştirme, kooperatifle yapmış oldukları işlemlerle orantılı olarak ortaklarına kâr sağlama ve ortaklarca onaylanan diğer faaliyetlere destek olma gibi amaçların biri ya da tamamı için ayırırlar.
4. Özerklik ve bağımsızlık: Kooperatifler özerk, kendi kendine yeten ve ortaklarınca yönetilen kuruluşlardır. Kooperatifler, hükümetler dâhil olmak üzere diğer kuruluşlarla bir anlaşmaya girmeleri ya da dış kaynaklar yoluyla sermayelerini artırmaları durumunda, bunu kooperatiflerin özerkliğini sürdürecek ve ortaklarının demokratik yönetimini koruyacak şekilde gerçekleştirirler.
5. Eğitim, öğrenim ve bilgilendirme: Kooperatifler, ortaklarına, seçilmiş temsilcilerine, yöneticilerine ve çalışanlarına kooperatiflerinin gelişimine etkin bir şekilde katkıda bulunabilmeleri için eğitim ve öğretim imkânı sağlar. Kooperatifler genel kamuoyunu -özellikle de gençleri ve kamuoyunu oluşturanları- işbirliğinin şekli ve yararları konusunda bilgilendirirler.
6. Kooperatifler arasında işbirliği: Kooperatifler, yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası oluşumlarla birlikte çalışarak ortaklarına daha etkin bir şekilde hizmet eder ve kooperatifçilik hareketini güçlendirir.
7. Topluma karşı sorumlu olma: Kooperatifler, ortaklarınca onaylanan politikalar aracılığıyla toplumlarının sürdürülebilir kalkınması için çalışırlar.
Kooperatifçilik ilkelerinden de anlaşılacağı üzere kooperatifler kâr amacı güden şirketlerin aksine, patron-çalışan ayrımını ortadan kaldırarak, işletmenin ortakları tarafından demokratik olarak sürdürülmesi üzerine kuruludur. Sahiplik yapısı, yarattıkları değeri, riskleri ve kazançları adil olarak bölüşme, karar alma süreçlerinde eşitlik, öz-sorumluluk, dayanışma ve işbirliği üzerine kuruludur. Kooperatifler üretimde adaleti kurumsallaştırır.
Kooperatiflerin amacı kâr maksimizasyonu değil, ortaklarının ekonomik ve sosyal refahı olduğu için öncelikleri, ortaklarının kapasitelerinin kolektif gelişimi, demokrasi ve işbirliği kültürünün derinleşmesi, ve ortak refahın artmasıdır. Kooperatifler açıkça bireysel ve toplumsal gelişim için rekabet kavramı yerine demokratik işbirliğini koyar. Bir şirkette hissedarlar şirketin değerinin tamamına sahip olabilirken, kooperatiflerde sermayenin bir kısmı kilitlenir (paylaşılamaz) ve ortak mülkiyet haline getirilir. Sermayeye dayalı kâr amacı güden işletmelerden radikal farkı buradadır. Bir şirket hissedarlarının özel menfaatleri için var olurken, bir kooperatif, üyelerinin yararına ticaret yapmaktır. Sermaye hakkı, kolektif üyeliğin egemenliği ile değiştirilir. Ortak çalışma, insanların ortak ihtiyaçlarını daha geniş bir sosyal bağlamda karşılayabilmelerini sağlayan dinamik bir kendi kendine yardımlaşma mekanizmasıdır. Kooperatiflerin yönetimindeki demokrasi anlayışı mutlak eşitliğe dayalıdır. Ortakların hisse payları birbirinden farklı olabilir. Ancak kazanç hisse payı üzerinden değil ortakların kooperatif çalışmalarına katkısı ve kooperatifle yaptıkları işe göre belirlenir. Her ortağın 1 oy hakkı vardır. Kooperatifin işletmesiyle ilgili her karar genel kurulca seçilen yönetim ve denetim kurulları tarafından yerine getirilir.
Kooperatiflerin bir diğer radikal farkı da sadece kooperatif çıkarlarını değil, toplum çıkarlarını da gözetmesidir. Kooperatifler için “ortak iyilik için girişim” tanımlamasını da kullanabiliriz. Ana hedef kâr maksimizasyonu olmadığı için toplumsal çıkarların da ortakların çıkarlarıyla örtüştüğü kabul edilir. Örneğin, bir kooperatif işletmesinin faaliyetleri ekolojiye zarar veremez. Tam aksine doğanın sömürülmesinin önüne geçecek faaliyetler kooperatiflerin çalışma alanlarını oluşturabilir.
Üyelik açısından tipik olarak beş tür kooperatif var:
1. Kooperatiflerin çalışanların ortak yönetiminde olduğu işçi ve serbest meslek kooperatifleri;
2. Kooperatifin müşterilerin yönetiminde olduğu tüketici kooperatifleri;
3. Üretici ve işletme kooperatifleri, örneğin bağımsız üreticiler — genellikle küçük ve mikro işletmeler — ortak bir maliyet oluşturmak, ortak sabit maliyetleri azaltmak, Ar-Ge’ye katılmak, altyapıya yatırım yapmak, tedarik zincirlerine daha fazla değer katmak ve diğer şirketlerle pazarlık güçlerini geliştirmek;
4. Üyelerin, sosyal fayda sağlamayı amaçlayan bir grup insan olduğu sosyal kooperatifler;
5. Üyelerin genellikle işçiler, tüketiciler, hizmet kullanıcıları veya üreticiler gibi birden fazla kooperatif grubunu temsil ettiği çok paydaşlı kooperatifler.
Hangi türde olursa olsun kooperatiflerin amacı aynıdır. Tanımlanmış bir topluluk içinde iş yaparak toplum için değer yaratmak. Her ne kadar ekonomi gündeminde ilgi görmeseler, çoğu zaman yok sayılsalar da, kooperatifler Dünya’da ve Türkiye’de oldukça yaygındırlar. Türkiye’deki büyük kooperatifler çoğunlukla tarım sektöründedir. En büyük 500 firma içinde 5 kooperatif bulunmaktadır. Bunların tümü tarım sektöründe faaliyet göstermektedir: Trakya Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Trakyabirlik), Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği (Pankobirlik) iştiraki Konya Şeker ve Kayseri Şeker, Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği iştiraki Gübretaş ve Tarım Kredi Yem Sanayi. Dünya’daki en büyük 300 kooperatifin işlem hacmi iki milyar doları aşmaktadır. Bu 300 kooperatif; sigortacılık (41%), tarım (30%), toptan ve perakende satış işletmeleri (19%), finansal kurumlar (6%), endüstri (1%), sağlık, eğitim ve sosyal yardım (1%) olarak dağılım göstermektedir. Kooperatifçiliğin geliştiği ve ekonomide önemli bir yer edindiği ülkeler çoğunlukla gelişmiş ülkelerdir. ABD, İngiltere, İspanya, İtalya, Almanya, Baltık Ülkeleri kooperatifçilik alanında öncü ülkelerdir. Bu ülkelerdeki kooperatifler hemen her sektörde faaliyet göstermektedir. İspanya’da eğitim kooperatifleri birçok okul yönetir. Fransa ve İtalya’da e-ticaret kooperatifleri küçük elişi kuruluşlarının ve bağımsız zanaatkârların ürünlerini internet kanalıyla satmalarına imkân verir. İsveç’te çocuk bakım kooperatifleri çalışan ebeveynlerin çocuklarının bakım hizmetini üstelenir. ABD’de perakendecilerin sahip olduğu gıda ve hırdavat kooperatifleri, binlerce bağımsız dükkân sahibinin büyük zincir mağazalarla rekabet edebilmesini sağlar.
Kooperatifler belirli ilkeler etrafında çalışsalar da birçok farklı yönetim ve işletme modeli benimserler. 3 ortaklı bir kooperatiften 100 bin ortaklı bir kooperatife kadar çeşitli ölçeklerde, farklı yönetişim modelleri ortaya koyabilirler.
Kooperatifler, istihdam, kalkınma ve sosyal sorumluluk alanlarında büyük bir katma değer yaratabilirler. Bu katma değerler şu şekilde sıralanabilir:
• Pazardaki durumu zayıf olanların satın alma veya satma güçlerini birleştirmelerini sağlayarak, pazardaki başarısızlıkları önlemek ve pazarların etkili bir şekilde organize olmalarını sağlamak.
• Bir yandan bağımsızlıklarını korumalarını sağlarken, diğer yandan küçük girişim faaliyetlerini büyük çapta pazarlamaya elverişli ve daha verimli üniteler halinde birleştirmek.
• Kişileri veya küçük girişimleri, mamullerin veya hizmetlerin ihtiyaç duyulduğu yerlere yerleştirmek için pazar gücü sağlamak.
• Küçük sermayedar ortağa da ekonomik karar vermede etkili olma imkânı sağlamak.
• Vatandaşlara, ihtiyaçları olan hizmetlerin belirlenmesinde, kararlara katılma imkânı sağlamak.
• Hisse sahiplerinin hisse bedelleri yerine, ortakların çıkarlarını azami seviyeye çıkarmak görüşüyle, uzun vadeli bir bakış açısına sahip olmak.
• Özellikle, başka bir şekilde sorumlu mevkilere ulaşamayacak olan kişiler için bir yönetim okulu görevi yapmak.
• Nüfusun büyük kesimini ekonomik faaliyetlere dâhil etmek.
• Vatandaşlarla yakın temasta bulunarak yerel pazarlara kazanç sağlamak ve yerel ihtiyaçlara hizmet sunmak. Kooperatiflerin faal olduğu bölgelerde ve sektörlerde ekonomik faaliyetleri artırmak.
• İstikrar sağlamak. Kooperatifin amacının “sermaye dönüşümü yerine ortaklarına yarar sağlamak” olması nedeniyle, sermayedarların ilgilerini çekmeyen ortamlarda çoğunlukta ayakta kalıp başarılı olmak.
• Demokratik yönetim ve ekonomik katılım yoluyla sosyal sermaye ve hepsinden önemlisi güven yaratmak.
2008 ekonomik krizi sonrasında kooperatiflerin diğer ekonomik işletmelere göre krizlere daha dayanıklı olduğu görüldü. Kooperatifler gelir garantisi değil istihdam garantisi üzerine çalışan işletmeler oldukları için, ekonomik kriz dönemlerinde, kooperatif ortaklarının gelirleri düşse de işsiz kalmıyorlar. Bu da hayatlarını idame ettirebilecekleri minimum bir sürekli gelire sahip olmaları anlamını taşıyor. Kooperatif işletmelerinin krize dayanıklı bu özelliği, başta İtalya ve İspanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin kooperatifçilik kanunlarını sadeleştirerek, kooperatifçiliği destekleyen politikalar geliştirmesine sebep oldu. Bunun sonucu olarak farklı sektörlerde birçok kooperatif kuruldu. Özellikle dijital ekonomi içinde yer alan platform kooperatifleri yaygınlaştı. Sosyal kooperatifçilikte de büyük bir ilerleme kaydedildi. Avrupa Birliği de Avrupa’nın geleceğinde kooperatifçiliğe büyük bir önem atfediyor. Kooperatifçilik için önemli büyüklükte fonlar oluşturuluyor, kooperatifçiliğe yönelik projeler destekleniyor.
Kooperatifler rekabet ve kâr maksimizasyonu ilkelerine göre çalışmadıkları için piyasa içinde birçok zorlukla karşılaşırlar. Bu zorluklar finansmana erişimdeki zorluklardan, yetersiz düzenlenmiş yasal sistemlere, yetersiz bir destekleyici altyapıya kadar uzanır. Bu anlamda kooperatiflerin gelişmesi ve kendi ayakları üzerinde durabilmesi için desteklenmeleri zorunludur. İtalya, Fransa ve ABD gibi en başarılı kooperatif ekonomileri, sektörün gelişmesi için yasal, finansal ve operasyonel düzenlemeler sağlamaktadır.
Türkiye’de de kooperatifçiliğin gündeme gelmesi, gerekli yasal düzenlemeler ile desteklenmesi ve öne çıkarılması gerekmektedir. Bu şekilde özellikle istihdam alanında önemli bir gelişme elde edilebilir. Dayanışma üzerine kurulu adil paylaşımı hedefleyen kooperatifçilik ekosistemlerinin, toplumun sosyal dokusunun gelişmesi ve demokrasi kültürünün yaygınlaşması için önemi büyük olacaktır.