İngiltere’nin Preston kenti, 2011 yılında büyük bir ekonomik çöküntü ile karşı karşıyaydı. Yerel yönetimin kaynaklarında kesintiye giden merkezi hükümetin kentin ekonomisini canlandırmak için yegâne çözümü, şehrin merkezine 700 milyon sterline mâl olacak bir alışveriş merkezi yapmaktı. Yerel meclis üyesi Matthew Brown önderliğinde bir konsey, yerel ekonomiyi ayağa kaldırmak için toplum refahını arttırmaya yönelik başka bir plan hazırladı. Bu planın temelinde, yerel kamu sektörünün, işletmelerin ve iş ağlarının kolektif gücünden yararlanarak, kapsayıcı, köklü ve demokratik bir yerel ekonomi yaratma çabası yer alıyordu.
Bu çaba sonucunda, kamu satın alımlarında kooperatifleri desteklemeye yönelik yenilikçi bir model ortaya çıktı. Buna göre, hastanelerden üniversiteye, polis merkezinden belediye meclisine kadar 12 ana kamu kurumu belirlendi. Bunların her birinin tedarik stratejileri yeniden belirlenerek, tedarik zincirlerinde başta kooperatifler olmak üzere yerel işletmelerin payını arttırmaya yönelik düzenlemeler yapıldı. Hatta konsey, tedarik zincirindeki boşlukları doldurmak için iki yeni kooperatifin kurulmasına öncülük etti. Bu çabaların sonucunda, toplam kamu harcamalarında, kooperatifler başta olmak üzere yerel işletmelerin payı 2011 yılında %5 iken, 2016 yılında %28’e çıkarıldı.
Yerel meclisin bölgenin en büyük üniversitesi olan Central Lancashire Üniversitesi ile ortaklaşa kurduğu, Yerel Ekonomik Stratejiler Merkezi (CLES), Preston Modeli olarak bilinen bu yaklaşımın uygulayıcısı rolünde. CLES yeni ve mevcut yerel kooperatifleri destekleyerek, sosyal ekonomi anlayışını Preston’un iş ağları aracılığıyla yaygınlaştırıyor. CLES, finansmana erişimde zorlanan kooperatifler için kurulan Lancashire Community Bank’ı ve küçük işletmelere finansal destek olma amacıyla bir kredi birliği olarak kurulan Guild Money’i destekliyor. Bu şekilde ortak sermaye zenginliğinden daha fazla işletmenin faydalanması yoluyla yerel kalkınmayı desteklemeyi amaçlıyorlar.
Preston Modeli henüz emekleme aşamasında. Ancak mevcut kemer sıkma politikaları karşısında, kamunun satın alma politikasının ve destekleyici yerel finansal sistemlerinin, kooperatiflerin ve yerel işletmelerin desteklenmesiyle, yerel ekonomiyi canlandırmadaki rolünü göstermesi bakımından çok önemli.
Benzer bir model çok daha küçük bir ölçekte ülkemizde de uygulanıyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun kooperatifçiliğe dayalı “Yerelde Kalkınma” modeli, kamu kaynaklarının yerel işletmeler lehine kullanılması açısından Preston Modeli’ne benziyor. Preston Modeli ile karşılaştırıldığında uygulama alanı son derece dar olsa da kendi içinde önemli bir başarı hikâyesi barındırıyor.
1967 yılında İzmir’in Küçük Menderes Havzası’nda birkaç süt üretici tarafından kurulan Tire-Süt Kooperatif’i, 2002 yılında yeniden yapılanarak, süt kalitesinde ve üretim maliyetinden önemli ilerlemeler kaydetti. 2008 yılında hizmete açtığı Pastorize Süt Tesisi’ni 2011 yılında büyüterek, Süt ve Süt Ürünleri İşleme Tesisi’ne dönüştürdü. Bu tesiste, pastörize sütün yanında, peynir, ayran, tereyağı, yoğurt ve lor üretimine başladı. 2010 yılında sektöründe bir inovasyona imza atarak Türkiye’nin ilk günlük, organik pastörize süt üretimini yapmayı başardı.
Bu başarı hikâyesinin arkasında ise İzmir Büyükşehir Belediyesi okul çocuklarına süt dağıtma projesi olan “Okul Sütü” projesinde Tire Süt Kooperatifi ile birlikte çalışmaya başlaması bulunuyor. Bu proje kooperatifin Belediye için her gün 50 tona yakın süt üretmesi ile sonuçlandı. Bu satın alım kooperatifin gelişmesi için gerekli finansmanı sağladı. Proje bugün de “Süt Kuzusu” adıyla İzmir’deki okul-öncesi çocuklara yönelik olarak sürmekte. İzmir’de 0–5 yaş arası 125 bin çocuk bu proje kapsamında haftada 2 litre süt tüketiyor.
Belediye’nin “Yerelde Kalkınma” modeli çerçevesinde Tire-Süt Kooperatifi’ni desteklemesi Tire-Süt’ü Ege Bölgesinde süt ve süt ürünleri pazarında önemli bir marka hâline geldi. Kooperatif, İzmir Kalkınma Ajans’ın desteği ile et ürünleri pazarına da girdi. Bugün 2 binden fazla ortağı, 300’e yakın çalışanı ve günlük 170 ton süt toplama kapasitesi ile bölgenin önemli işletmelerinden biri hâline geldi. Kooperatif ortakları sütlerini Türkiye ortalamasından en az %10 daha iyi fiyata satıyor. Birleşmiş Milletler tarafından “Dünyanın en iyi kırsal kalkınma modeli” seçilen Tire Süt Kooperatifi, şimdi, İzmir sınırlarını aşarak, İstanbul, Ankara, Muğla, Aydın, Denizli ve Bodrum’da bayiler açıyor.
Bu süreç boyunca Kooperatif’in başkanlığını yapan Mahmut Eskiyörük yerel kalkınmada kooperatifçiliği önemli bir savunucusu. Eskiyörük, “Biz küçük üreticileri koruyan ve devamlılıklarını sağlayan bir model kurduk. Başarıyı bununla yakaladık. Türkiye’de süt üretimi iki kat artmazken Tire’de 7 katına çıkarmayı başardık. Dünya bizi takdir etti, modelimiz Türkiye’de de örnek olmalı. Şirket tarımcılığına yönelmenin sürdürülebilir olmadığı görüldü. Büyük bir kaynak çöpe gitti. Tarımda yapısal sorunları çözümü kooperatifleşmede. Biz eğer tüketim toplumu yerine üretim toplumu olacaksak, kooperatifçiliği desteklemeliyiz. Tarımsal destekler doğrudan üreticiye değil kooperatifler, örgütler üzerinden üreticiye verilmeli. İzmir’de Yerel Kalkınma Modeli ile yapılan bu. Umarım bu model Türkiye’ye örnek olur” diyor.
Preston ve İzmir modelleri, kamu kaynaklarının yerel kalkınmayı desteklemek için nasıl kullanılması gerektiğini gösteren önemli örnekler. Yerel işletmeleri ve özellikle kooperatiflerin, kamu satın alımları yoluyla nasıl güçlendirilebileceği, bölge insanlarına istihdam ve düzenli yüksek gelir sağlamak için nasıl kullanılabileceği konusunda bize rehberlik ediyor.