LinkedIn Neden En İyi Sosyal Ağdır?

yazan: Özgür Kurtuluş

Popüler sosyal medya ağları troller, yanlış bilgiler, sahte haberler, nefret suçları, linçler ve tık tuzakları ile dolup taşıyor. Öyle ki bugün sosyal medyanın bilginin ve erdemin yaygınlaşmasını sağlayan potansiyelini değil,  bireyin psikolojisine, toplumun dokusuna ve demokrasiye verdiği muazzam zararı konuşuyoruz. Ancak sosyal ağlar arasında bir tanesi var ki, doğru algoritmalar geliştirerek, ters giden uygulamaları zamanında düzelterek, samimi, üretken ve ölçeklenebilir niş bir ağ oluşturdu. Bir sosyal iş ağı olan Linkedin 800 milyonu aşkın kullanıcısı olmasına rağmen, emsallerinin düştüğü tuzaklara düşmedi ve nitelikli bilgi ve fayda üreten bir platforma dönüştü. 

Peki, Linkedin neyi doğru yaptı?

Herşeyden önce diğer sosyal ağlar iş modellerini reklam platformu üzerine kurdular. Gelirlerinin neredeyse tamamını reklam verenler üzerinden kazanıyorlar. Bu yüzden kullanıcıları mümkün olduğu kadar etkileşime ve platformda daha fazla zaman geçirmeye yönlendiriyorlar. Çünkü kullanıcı sosyal medya platformunda ne kadar çok zaman geçirirse ve ne kadar fazla etkileşime girerse o kadar çok gelir elde edebilecekleri bir algoritmaları var. Bu sebeple çatışmacı içerikler, sahte haberler ve yanlış bilgiler daha fazla etkileşim aldıkça, kullanıcıları platforma bağladıkça, bunların yayılmasını büyük bir sorun olarak görmüyorlar, hatta teşvik ediyorlar. Bir reklam platformu için kullanıcıların birbirinden nefret etmesi büyük bir sorun teşkil etmiyor. 

LinkedIn’in iş modeli ise farklıdır. Gelirlerinin sadece üçte birini reklamlardan kazanırken, ücretli üyeliği (Linkedin Prime)  teşvik ederek, ücretli iş ilanlarını öne çıkararak gelirini çeşitlendiriyor. Bugün Linkedin kullanıcılarının yaklaşık %30’u Linkedin Prime abonesi ve bu durum Linkedin’in kullanıcıların etkileşimine ve platformda uzun zaman geçirmesine ihtiyacı olmadığı anlamına geliyor. Kısaca platform uzun vadeli hedefleri için (Prime üye sayısını arttırmak gibi) kısa vadeli etkileşimleri feda edebiliyor.  

Diğer sosyal medya platformlarında kullanıcılar paylaşım yaparken çevrimiçi nezaket kurallarını (netiket) umursamayabilir. Örneğin Twitter’da anonim bir hesap açıp her türlü trollük ve linç davranışı gösterebilirler. Facebook ve Instagram’da kendi isimleri ile yer alsalar bile, gönderilerinin erişimini sınırlandırarak ya da arkadaş ortamında oldukları yanılsaması hakaret, yanlış bilgi ya da niteliksiz içerikler paylaşmak konusunda çok duyarlı olmayabilirler. Linkedin’de ise kendi kimliğinizle bu şekilde davranmanın sonuçları vardır. Saçma sapan paylaşımlarınız yüzünden bir sonraki işinizi bulma, bir ortaklığa başlama ya da müşterilerinizi ikna etme fırsatını kaçırabilirsiniz. Linkedin’de söylediklerinizin sonuçları var. Bu durum kullanıcıları birbirine karşı daha dikkatli ve nazik olmaya teşvik eder. 

Linkedin her sosyal medya platformu gibi algoritmasının sonuçlarını izler ve sık sık güncelleme yapar. Örneğin, bir dönem diğer sosyal medya platformlarından farklı bir algoritma özelliği olarak uzun açıklama metinlerine erişimini arttırdı. LinkedIn, bu gönderilere algoritmasında öncelik verdi çünkü insanlar yayınlarındaki gönderileri genişletmek için “daha fazlasını gör”ü tıkladıklarında, gönderilerin muhtemelen ilgi çekici olduğunu düşünüyorlardı. Ancak bunu fark eden birçok kullanıcı, bu algoritmayı suistimal ederek akışları, uzun şiirler gibi görünen (broetry) uzun, sıkıcı anektodlarla, klişe hayat dersleri ile doldurmaya başladı. LinkedIn’in ürün ekibi, algoritmayı kendi haline bırakabilir ve artan etkileşimi sürdürebilirdi. Ancak akışların ‘çöp’ ile dolduğunu fark ettiler ve algoritmayı değiştirdiler.  Broetry büyük ölçüde ortadan kayboldu. Uzun vadeli ürün sağlığı için kısa vadeli yüksek etkileşim rakamlarını feda ettiler.

LinkedIn’in nitelikli trend sütunu ilgilendiğiniz içerkler ile ve popüler haberlerle doludur. Bunun temel sebebi diğerlerinin aksine Linkedin’de içeriklerin Linkedin editörlerinin yaptığı seçimler doğrultusunda geniş erişime açılmasıdır. Böylece neyin popüler olduğunu sadece kullanıcıların etkileşimleri belirlemez. Böylece “çöp” içerikler ön plana çıkmaz. LinkedIn’in ‘paylaş’ düğmesi, başkalarının gönderilerini sorumluluk olmadan iletmenize izin vermez. Twitter’ın retweetlerinden farklı olarak, LinkedIn’deki gönderiler, paylaştığınızda adınız ve fotoğrafınız ile birlikte görünür ve Twitter’da eksik olan bir sahiplik katmanı ekler. 

Linkedin yavaş bir sosyal medyadır. Kullanıcılar gönderilerini hazırlarken daha fazla düşünürler ve acele etmezler. Bu diğer sosyal medya platformlarındaki dürtü odaklı akışlardan, etkileşim için yapılan soytarılıklardan farklı bir akış yaratır. Yavaş bir sosyal medya kullanıcılar ve toplum için daha iyi bir iletişim deneyimi sağlamaktadır. 

Linkedin iyi bir sosyal ağın nasıl olması gerektiği ile ilgili önemli veriler sunuyor. Kullanıcılar için etkileşimden çok niteliğin daha önemli olduğunu varsayıyor ve bu doğru. Gelecekte sosyal medya platformları bir tarafa doğru gelişecek ise bu Linkedin tarafı olmalı. Sosyal medya insanların birbirine hakaret ettiği, çatışma ve haset doğuran bir yer olmaktan çıkmalı.

İlgili Yazılar

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.