Pluto: Robotlar da Ağlar

yazan: Özgür Kurtuluş

2023 yılında Netflix’te yayınlanan, Japon yapımı “Pluto”, animasyon, dram, polisiye ve gizem türlerini ustaca harmanlayan bir mini dizi. Osamu Tezuka’nın ikonik “Astro Boy” eserindeki, “The Greatest Robot on Earth” hikayesinin, Naoki Urasawa tarafından 20 yıl önce yeniden yorumlanan bir versiyonundan uyarlanmış. Yönetmenliğini Toshio Kawaguchi’nin üstlendiği, bu mini dizinin sinematografisi Mitsuhiro Satô, müzikleri ise Yugo Kanno tarafından yapılmış. “Pluto”, dünya çapında en gelişmiş robotların ve onları yaratan bilim insanlarının gizemli şekilde öldürülmesini konu alıyor. Avrupa’nın en iyi dedektifi Gesicht bu gizemli robot seri cinayetlerini çözmekle görevlendirilirken, kendisinin de bir hedef olduğunu keşfediyor. Bu cinayetlerin ardında bırakılan “boynuzlar”, hikayede “True Detective” tarzı gizemli bir atmosfer oluşturuyor.

Gesicht robot cinayetlerini araştırırken, hikayenin arka planında yer alan “39. Orta Asya Savaşı” dizinin günümüz siyasi ve ekonomik olaylarına referanslar veriyor. Bu savaş, İran’daki süper bir savaş robotu geliştirme çabaları ve başta Trakya Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere Batı ülkelerinin birleşerek İran’ı durdurmak istemesi üzerine çıkıyor. Savaşta kullanılan dünyanın en güçlü yedi roboto İran’daki tüm robotları yok ediyor. Ancak bu savaş kendi türünden on binlerce robotu katleden bu yedi süper yapay zekalı robotun üzerinde olumsuz psikolojik etkiler (Vietnam Sendromu) bırakıyor. Robotlar savaşın ardından kendi hayatlarını kurarak bu savaşın yarattığı duygusal etkilerden uzaklaşmaya çalışıyorlar ancak birden gizemli bir güç tarafından tek tek avlanmaya başlıyorlar. Bu anlamda hikayenin temasının Watchmen’i de andırdığını söyleyelim.

Pluto çok katmanlı bir hikaye. Herşeyden önce robotların insanlarla iç içe yaşadığı, insana öykünerek kendi hayatlarını kurdukları, bazı modellerin insandan ayırt edilemeyecek kadar geliştiği (cyborglar) bir evrende geçiyor. Gelişmiş robotların ağlayabildiği, gülebildiği, rüya görebildiği; robotların tıpkı insanlar gibi çeşitli haklara sahip olduğu, evlenebildiği, çocuk robotları evlat edinerek aile kurabildiği bir dünya bu. Robotların en büyük amacı insani duyguları taklit edebilmek. Bu çerçevede dizinin özellikle yapay zeka tartışmalarının yapıldığı şu dönemde teknolojinin insan hayatındaki yeri ve insanlığın makinelerle olan ilişkisini üzerine çok şey söylediğini hatta felsefi bir pozisyon geliştirdiğini de söyleyelim.

Teknik olarak oldukça ilginç bir anime “Pluto”. 20 yıl önce yaratılan manganın çizim tekniklerine ve hikayesine birebir sadık kalmış bir uyarlama olmasıyla öne çıkıyor. Renk kullanımı ve karakter tasarımı açısından mangadan animeye geçişte dikkate değer bir başarıya imza atıyor. Urasawa’nın karakter tasarımı, anime dünyasındaki diğer örneklerden oldukça farklı. Karakterlerin gerçekçi burun yapıları, saç stilleri ve yüzlerindeki kırışıklıklar, yaş ve deneyimleri somut bir şekilde yansıtıyor. Bu doğal tarz, robot karakterlerin de insanlara benzer bir şekilde tasarlanmasını sağlarken, izleyicilerin karakterlerin insan mı yoksa android mi olduğunu ayırt etmekte zorlanmalarına neden oluyor. Karakter tasarımcısı Shigeru Fujita, Urasawa’nın sanatına sadık kalarak karakterleri animasyona uyarlıyor. Karakterlerin gerçekçi ve manganın tarzını birebir yansıtan tasarımları animeyi görsel açıdan oldukça doyurucu kılıyor. Mitsuhiro Satô’nun sinematografik dokunuşları, her sahneye özgün bir atmosfer katarken. Yugo Kanno’nun besteleri ise, duygusal anları güçlendirirken, gerilim dolu sahnelerde izleyicinin nabzını hızlandırıyor.

Yaklaşık birer saatlik 8 bölüm süresince hikayedeki karakterlerin tasarımı ve gelişimi dikkat çekici. Her bir karakter, özenle işlenmiş ve katmanlı bir yapıya sahip. Özellikle Gesicht karakterinin, içsel çatışmaları ve kendi varoluşunu sorgulaması, dizinin en çarpıcı yönlerinden biri. Serideki robotlar, sevgiden nefrete kadar geniş bir duygu yelpazesine sahip. Örneğin, Atom ve küçük kız kardeşi Uran’ın ilişkisi, gerçek kardeşler arasındaki sevgi ve çekişmeleri yansıtıyor. Serideki bu duygusal çeşitlilik, robotların insan olma potansiyelini sorgulatıyor. Animasyonun uyarlanması sürecinde, serinin sekiz bölümünün her biri orjinal manganın bir cildine denk geliyor. Ancak, bu yapının, dizinin bazı bölümlerinde ritmik olmayan bir akışa yol açtığı gözleniyor. Özellikle geniş karakter kadrosu nedeniyle, bölümler arasında sık sık yer ve zaman atlamaları yaşanabiliyor.

Sonuç olarak, “Pluto”, animasyon, bilim kurgu, drama ve gizem türlerinin harika bir karışımını sunuyor. “Pluto”nun animasyonu, hem teknik hem de sanatsal açıdan dikkate değer bir başarı sergiliyor. Karakterlerin tasarımındaki gerçekçilik, hikayenin derinliği ve renk kullanımındaki ustalık, seriyi sadece bir animasyon serisinden çok daha fazlası yaparak izleyicilere uzun süre hatırlayacakları bir deneyim sunuyor.

İlgili Yazılar

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.