
KONU:
“13. Kat” (The Thirteenth Floor), 1937 yılında Los Angeles’ı simüle eden bir sanal gerçeklik dünyasının yaratıcısı olan bilgisayar bilimcisi Hannon Fuller’ın (Mueller-Stahl) gizemli ölümüyle başlar. Fuller’ın iş ortağı Douglas Hall (Bierko), kendini bir anda bu cinayetin ana şüphelisi olarak bulur. Ancak Hall, olay gecesiyle ilgili hiçbir şey hatırlamamaktadır. Bu sebeple, Fuller’ın ölümüyle ilgili gerçeği ortaya çıkarmak için hem gerçek dünyada hem de 1937 yılı simülasyonunda araştırma yapmaya başlar. Bu süreçte Hall, simülasyonun içindeki karakterlerin aslında kendi bilinçleri olmadan yaşayan yapay zekalar olduğunu keşfeder. Bu yapay zekalar, simülasyonun dışındaki “gerçek” dünyada yaşayan insanların bilinçlerine ev sahipliği yapmaktadır. Hall, Fuller’ın ölümüyle ilgili ipuçlarını ararken, simülasyonun ve gerçekliğin doğasını sorgulayan felsefi sorularla yüzleşir.
YORUM (Spoiler İçermez):
Josef Rusnak’ın yönettiği yapımcıları arasında Roland Emmerich’in bulunduğu film, sanal gerçeklik ve yapay dünyalarla ilgili 90’ların sonlarındaki ilgiyi yansıtıyor. Filmde, Hall ve Fuller’ın yarattığı sanal dünyada yaşayan karakterler arasında geçişlerle, izleyiciyi sürekli olarak neyin gerçek neyin sanal olduğu konusunda ikilemde bırakan bir atmosfer oluşturulmuş. Hall, simülasyonun içindeki bir dizi ipucunu takip ederken, aynı zamanda gerçek dünyada da bir cinayet soruşturmasının baskısı altında. Bu karmaşık durum, Hall’un kendi kimliği ve varoluşu hakkında şüpheye düşmesine neden oluyor ve bilincin ve varoluşun ne anlama geldiği üzerine bir tartışma açıyor. Film, gerçeklik algımızın teknoloji tarafından nasıl manipüle edilebileceği ve insan bilincinin doğası gibi temalar üzerinden ilerlerken, teknolojinin insan yaşamı üzerindeki potansiyel tehlikelerini ortaya saçıyor.
“13. Kat”, izleyiciyi sürekli olarak beklenmedik dönemeçlere sürükleyen, katmanlı bir hikaye anlatımına sahip. Rusnak’ın yönetmenliği, film noir estetiği ile siberpunk arasında geçişli bir görsel ve tematik stil yaratmayı amaçlamış. Film, özellikle simüle edilmiş geçmiş ile filmin şimdiki zamanı arasındaki keskin kontrast açısından türler arasındaki geçişleri ve sanat yönetimi ile dikkat çekiyor. Filmin senaryosu muhteşem değil hatta gereksiz ölçüde karmaşık ve sorunlu ancak, Craig Bierko, Armin Mueller-Stahl, Gretchen Mol ve Vincent D’Onofrio gibi oyuncuların yüksek performansları senaryo zaaflarını kapatabiliyor.
Film, yapay zeka, sanal gerçeklik ve yapay bilinç konularında, 90’ların sonlarında popüler olan siber punk türünün bence en önemli, öncü örneklerinden biri. Puanım: 7,3/10
BONUS:
Filmin konusunu okuyunca akla ilk Matrix filmleri geliyor. Şaşırtıcı olan ise filmin Matrix’ten önce gösterime girerek adeta Matrix’i öncelemesi. Bu aynı zamanda filmin şanssızlığı çünkü Matrix’le aynı yıl gösterime girmeseydi muhtemelen daha büyük ilgi görürdü.
Film, çoğunlukla Matrix ile karşılaştırılarak seyirci ve eleştirmenlerden olumsuz yorumlar aldı. Gişede ve festivallerde hayal kırıklığı yarattı. Genel kanı filmdeki etkileyici görsellerin kötü senaryo ve kafa karıştırıcı konu tarafından gölgelendiği yönündeydi. Buna rağmen, filmdeki karmaşıklığı ve gerçekliğin ne olduğu üzerine yapılan cesur tartışma birçok izleyici için filmi kült statüsüne yükseltti. Ben de filmi Matrix’ten önce filmi sinemada seyretmiş biri olarak bu gruba dahilim.
KÜNYE:
| Yönetmen | Josef Rusnak |
|---|---|
| Yapımcı | Roland Emmerich, Ute Emmerich, Marco Weber |
| Senarist | Josef Rusnak, Ravel Centeno-Rodriguez |
| Oyuncular | Craig Bierko, Gretchen Mol, Vincent D’Onofrio, Dennis Haysbert, Armin Mueller-Stahl |
| Müzik | Harald Kloser |
| Görüntü Yönetmeni | Wedigo von Schultzendorff |
| Kurgu | Henry Richardson |
| Stüdyo | Centropolis Entertainment |
| Yapım Yılı | 1999 |
| Tür | Bilim Kurgu |
| Süre | 100 Dakika |
| Ülke / Dil | ABD/ İngilizce |
FRAGMAN:
