Yapay Zeka İşimizden Önce Zihnimizi Tehdit Ediyor: Her Geçen Gün Aptallaşıyor muyuz?

yazan: Özgür Kurtuluş

Yapay zeka alanındaki hızlı gelişmeler birçoğumuzu tedirgin ediyor. Bu yıkıcı teknolojinin yetenekleri, kullanım alanları ve potansiyeli hakkındaki yeni gelişmeleri öğrendikçe tedirginliğimiz artıyor. Nitekim birçok araştırma, yapay zeka hakkında daha fazla bilgi sahibi olanların bu teknolojiye daha mesafeli yaklaştığını ortaya koyuyor (1). Bununla birlikte We Are Social’ın 2025 araştırması ise yapay zeka teknolojisine en fazla angaje olan ülkenin Türkiye olduğunu gösterdi (2).

Tedirginliğimin ana sebeplerinden biri çocuğumu gelecekte nasıl bir hayatın beklediği. “Acaba hangi mesleği seçecek? Hangi becerileri değerli olacak? Bu sorular zaten birçok ebeveynin zihnini meşgul ediyor. Ancak endişe sadece meslek seçimi, iş hayatı ile ilgili de değil; sosyal, kültürel ve siyasal olarak da çocuklarımızın geleceği belirsiz görünüyor.  Dünyadaki mevcut ekonomi-politik ortam da bu belirsizliği pekiştiriyor açıkçası.

Ancak Derek Thompson’un The Argument’da yayınlanan “You have 18 months” adlı yazısını okuyunca, endişelenmem gereken asıl şeyin çocuğumun geleceği değil, onun zihinsel gelişimi olduğuna ikna oldum (3). Yani çocuğumun (ve tüm insanların) zihninin; bilişsel alışkanlıkları ve akıl yürütme kapasitesinin geleceği… Thompson makinesinde, önümüzdeki 18 ayın yalnızca işlerin otomasyonu açısından değil, derin düşünme kapasitemizin azalması açısından kritik olacağını söylüyor. Gelecekteki problemin işsizlikten ziyade, derin insan düşüncesinin kıtlığı olacağını iddia ediyor. Teknoloji sadece işi yapan makineler yaratmayacak; aynı zamanda insan zihnini “dış kaynaklara” bağımlı hale getirecek.

Özetle:  “Yapay zekanın asıl tehdidi, bireylerin düşünme kapasitesini yitirmesi, eleştirel akıl yürütme ve zihinsel direnç geliştirme becerilerinin körelmesi, duygusal ve irade alanlarının silikleşmesidir.” diyor.

Aslında her bilgi ve iletişim teknolojisinin insanı biraz daha “aptallaştırdığı” bir sır değil. Eski Mısır’da yazının kullanılmaya başlaması dönemin alimlerini endişelendirmişti. Yazının insanın düşünce kapasitesini düşüreceğini iddia ettiler ki bu elbette haklı bir endişedir. O zamana kadar sahip olduğu tüm bilgiyi zihinde tutmaya alışmış olan insan, yazı ile birlikte bu alışkanlığını terk etmeye başladı. Matbaa da insan zihnine benzer bir olumsuz etkide bulundu. Bir düşünün, matbaa öncesinde insanlar el yazması kitapları sadece okumuyor, ezberliyorlardı. Çünkü o kitapla hayatları boyunca bir kez daha karşılaşma olasılıkları çok düşüktü. Bugün 2-3 cümleyi aklımızda tutmakta zorlanıyoruz.

Aynı düşünce dizgesini, telgraf, radyo, televizyon, internet ve son olarak yapay zeka teknolojileri üzerinden de yürütebiliriz. Özellikle internet bilgiyi çok daha ulaşılabilir hale getirdikçe, bilişsel kapasitemizin de giderek düştüğü birçok araştırmada gösterildi. Bu bilişsel kapasite düşüşüne genel olarak “Google Etkisi” adını verdiler. Burdan bakınca, bilişim teknolojilerinin tarihini, insanın bilişsel yeteneklerindeki azalma süreci olarak okumak da mümkün oluyor.

Makale içeriği

Bilişsel Atrofi / Düşünce Yeteneğinde Azalma

Yapay zekanın sunduğu en büyük konfor, aynı zamanda en büyük tehdidi de içeriyor: Düşünmeme İmkanı. Bir problemi çözmek, bir metni yazmak, bir karar almak artık birkaç cümlelik ‘prompt’a indirgenebiliyor. Bu hız ve kolaylık, beynin en değerli yeteneği olan derinlemesine düşünmeyi devre dışı bırakma riski taşıyor. Nörobilimciler buna bilişsel atrofi diyor: yani düşünme kasının körelmesi. Nasıl ki uzun süre kullanılmayan kaslar zayıflar, zihin de kendi çabasını devre dışı bıraktığında esnekliğini kaybediyor.

Bilişsel atrofinin en büyük sebeplerinden biri, yazılımlar ve araçlara bağımlılık. Michael Gerlich yaptığı bir çalışmada, sık YZ aracı kullanımı ile kritik düşünme becerileri arasında negatif bir korelasyon bulmuş; bilişsel dışsallaşma (cognitive offloading) bunun aracısı olarak öne çıkıyor (4). Çin’de yapılan “Üretken Yapay Zeka Araçlarının Bilişsel Çaba Üzerindeki Etkileri” başlıklı bir deneysel çalışmada, öğrencilerin otomatik yazma araçlarını kullandıklarında zihinsel çabalarının azaldığı gözlemlenmiş (5). MIT destekli başka bir çalışmada, ChatGPT kullanımı ile sinirsel bağlantılarda zayıflık, bellek tutmada düşüş ve iş sahibi olma duygusunda azalma gibi sonuçlar tespit edilmiş (6).

Üretken yapay zekanın yaygın kullanımıyla birlikte, beynin plastisitesinin zarar görebileceği ve bilişsel plastisitenin azabileceği fikri de gündeme geldi. Bazı araştırmalar, derin düşünme süreçlerinin sıkça devre dışı bırakılmasının sinir ağı bağlantılarında “tembelleşmeye” yol açabileceğini öne sürüyor (7). “Yapay sinir ağları” gerçek sinir ağlarımızı işlevsizleştiriyor. İşte buna aptallaşma denir.

Otomasyon literatüründe yer alan “out-of-the-loop performance problem” kavramı (8), otomatik sistemlerin işin büyük kısmını üstlenmesiyle insan operatörün zamanla sistemi anlamaz, kontrol edemez hale gelmesi durumunu tanımlar. Benzer şekilde, yapay zekaya aşırı bağımlılık, bireylerin karmaşık düşünme süreçlerinden kopmasına ve “izleyici” konumunda kalmasına yol açabilir.

Üretken YZ  araçları başlangıçta üretkenliği artırma vaadi taşıyor, ancak bazı durumlarda kullanıcıların rolünü “üreticiden değerlendirene” kaydırır, bu da verimlilik kayıplarına neden olabilir (9). Bazı kullanıcılar, yazma süreçlerinde YZ’yi doğrudan üretici olarak kullanır hale gelerek, kendi düşünce sürecini zorlamayı bırakabiliyor. Geçen gün Linkedin de gördüğüm bir paylaşım bu durumu doğrular nitelikteydi. Bir iş toplantısı sesle kayıt altına alınıyor, Asistan bu kaydı YZ ile metne dönüştürüyor. Orta yönetici bu metni YZ ile özetliyor. Üst yönetici ise bu özeti de YZ ile bir paragraflık bir yönetici özetine dönüştürüyor. Sonuçta kimse gerçek metni okumuyor, her çalışan önüne gelen metni özetleyerek YZ’nin sunduğu içerik ile yetiniyor. Bu insanların verimlilik adına yaptıkları bu işlemler bir noktada kendilerini de iş için gereksiz hale getiriyor.

Makale içeriği

Kimlik ve Özne Kaybı – Bu kimin düşüncesi?

Bir noktadan sonra “Ben mi düşündüm, yoksa bana mı düşündürüldü?” sorusu belirmeye başlıyor. Yapay zeka araçları yalnızca içerik üretmiyor; tarz, dil, duygu ve ritim öneriyor. Böylece “benliğin sesi” giderek homojenleşiyor. Kendi üslubumuzu kaybedip, “sistemin üslubuyla” düşünmeye ve konuşmaya başlıyoruz. Bu, sadece yazı dilini değil, öznenin kendini tanımlama biçimini de değiştiriyor: İnsan, kendi aklının mimarı olmaktan çıkıyor, bir algoritmanın yankısına dönüşüyor.

Giuseppe Riva’nın “Invisible Architectures of Thought” çalışması, YZ’nin “görünmez bilişsel altyapılar” olarak işlev görmesinin, aslında neyin önemli olduğu, neyin geçerli bilgi sayıldığı ve düşüncenin yönlendirildiği ekseni kaydırabileceğini savunuyor (10). Diğer bir deyişle, insanlar düşünce süzgecini YZ sistemlerine bıraktıkça, bilgi seçimi, değerlendirme ve öncelik verme süreçlerinde “önemli kayıplar” yaşanabilir.

YZ sistemleri, bireylerin dikkatini, önermeleri ve etkileşimleri algoritmik bir şekilde şekillendirir. Bu, bireyin düşünce süreçlerinin dışsal sistemlere “programlanması” riskini taşır. “AI trust paradox” kavramı (11), YZ sistemlerinin “insana yakınlığı” nedeniyle insanları yanıltıcı güvene sürükleyebileceğini belirtir. Kullanıcı, üretilen içeriğin doğruluğundan ziyade “insana benzerliği” ile ikna olabilir.

İnsanlar giderek karar verme süreçlerini YZ sistemlerine bıraktıkça, “istediğini seçme yetisi” bulanıklaşabilir. Örneğin, bir öneri sisteminin önerdiğini seçmek, seçme özgürlüğünü kısmen zedeleyebilir. Bu süreç, “iradi refleksin” hızlı düşünceye dönüşmesine ve yavaş, derin düşünce süreçlerinin körelmesine neden olabilir.

Makale içeriği

Karar verme yetisinin aşınması – İradeyi devretmek

YZ sistemleri yalnızca bilgi vermiyor, seçim yapmamızı da kolaylaştırıyor. Hangi filmi izleyeceğimiz, hangi rotayı seçeceğimiz, hatta kimi işe alacağımız bile öneri algoritmalarına bağlı hale geliyor. Bu, farkında olmadan iradenin bulanıklaşmasına yol açıyor.

Kendi kararlarımızı “onaylayan” sistemlere teslim oldukça, düşünceyi değil, onayı otomatikleştiriyoruz. Zamanla, seçme eyleminin kendisi bile gereksizleşiyor.

Sadece düşünmeyen değil, seçmeyen bir insana da dönüşüyoruz.

YZ sistemleri kararları “otomatikleştirici” bir rol üstlendiğinde, insanlar giderek “karar tüketimi”nden kaçınmaya başlayabilir. Bu durum, karar verme mekaniğinin körelmesine yol açabilir. Nature’daki bir araştırma, YZ kullanımının kararlılık kaybı ve “tembellik eğilimi” ile ilişkili olabileceğini öne sürmüştü (12).  Bununla birlikte YZ’ye aşırı güven, insanları yanıltıcı çıktılara karşı daha kırılgan hâle getirebilir. Zhai ve arkadaşlarının sistematik derlemesinde, YZ dilsel sistemlerine aşırı güvenin eleştirel düşünme, analitik düşünme ve karar verme yetilerinde düşüşle bağlantılı olduğu tespit edilmiştir (13). YZ ile birlikte etkileşim, insanların kendilerini tanımlama biçimini değiştirebilir: “ben mi düşünüyorum, yoksa sistem mi düşünüyor?” sorusu ortaya çıkar. Sosyal bağlamda, kişiler kendilerini “YZ destekli varlıklar” gibi hissedebilir; “özgür irade” algısı eriyebilir.

Bu riskler aşağıdaki durumlarda özellikle yüksektir;

  • Yoğun ve sürekli kullanım — YZ araçları sürekli devredeyse etkiler birikimsel olabilir.
  • Denetimsiz eğitim / öğrenme ortamları — özellikle çocukluk ve ergenlik döneminde YZ araçlarına “kolay kopya” rolü verilirse, düşünce araçları körelir.
  • Kurumsal iş modellerinin insan-rolünü tamamen silen yapısı — YZ, karar mekanizmalarını tamamen ele geçirirse, insanlar yalnızca onaylayıcı pozisyona düşebilir ve YZ’nin insan üzerindeki olumsuz etkileri kalıcılaşabilir.
Makale içeriği

Aptallaşmaya Nasıl Direnilir?

Burada anılan çoğu çalışma henüz “kısa vadeli deneyler” düzeyinde; uzun vadeli, nüfus temelli ve nedensel çıkarımlar sınırlı düzeyde. YZ araçları eğitimsel, yaratıcı ve üretkenliği artırıcı roller de üstleniyor; sadece riskler değil fırsatlar da söz konusu. Bu araçları kullananların motivasyonu, okuryazarlık düzeyi ve bilinçli direnç stratejileri bu riskleri yumuşatabilir. “Araç olarak kullanma farkındalığı”, “kritik etkileşim stratejileri” gibi müdahaleler YZ’nin insanın düşünme kapasitesinin üzerindeki etkileri azaltabilir.

Yapay zeka, düşünceyi devralma potansiyeline sahip olabilir. Ama bu, insanın düşünme hakkından vazgeçmesi gerektiği anlamına gelmez. Tersine, bu dönem zihinsel egemenliğimizi koruma dönemi olmalıdır. Bu direnç üç düzeyde geliştirilebilir: bireysel, toplumsal ve politik.

Bireysel Düzey:  Düşünme Kasını Çalıştırmak

  • “Düşünmeye zorlayan” rutinler: günlük olarak zihinsel çaba gerektiren aktiviteler — yazma, düşünme günlüğü, çözümleme vs.
  • YZ’yi yardımcı değil, tartışmacı olarak kullanma: YZ önerilerini sorgula, karşı argüman üretmesini iste, uyumsuz sonuçlar sor.
  • “İyice düşünmeden üretme” alışkanlığı geliştirme: hızlı cevap üretmeye değil, düşünmeye öncelik verme
  • Bilişsel antrenman araçları: bulmaca, mantık oyunları, felsefi düşünme egzersizleri
  • Ara verme ve sınırlama stratejileri: belli sürelerle YZ kullanımını azaltmak ya da “zihinsel oruç” dönemi uygulamak

Kurumsal Düzeyde – Düşünme kültürünü yeniden inşa etmek

  • Eğitimde direnç: Öğrencilere YZ’yi yasaklamak yerine, onunla birlikte düşünmeyi öğretmek. “YZ bana ne diyor?” değil, “Ben YZ’ye ne düşündürebilirim?” sorusunu merkeze almak.
  • Medya okuryazarlığı: YZ çağında, bilgi üretiminin doğasını ve önyargılarını tartışan toplumsal platformlar kurmak.
  • Kültürel alan: Sanat, felsefe, edebiyat gibi “düşünceyi zorlayan” alanların yeniden değer kazanması.

Sosyal Düzeyde – Zihinsel egemenliğin korunması

  • Şeffaflık ve denetim: YZ sistemlerinin nasıl öğrendiğini, neyi dışarıda bıraktığını bilme hakkı.
  • İnsan merkezli regülasyon: “Human-in-the-loop” prensibinin sadece mühendislik değil, etik bir ilke olarak benimsenmesi.
  • Kamusal düşünme alanlarının desteklenmesi: Kütüphaneler, tartışma merkezleri, özgür eğitim alanları gibi kurumların güçlendirilmesi.
  • Zihinsel haklar kavramı: Dijital çağın “bilişsel özerklik” hakkını tanıyan yeni bir insan hakları boyutu.

Sonuç: Düşünmenin Kıymetini Yeniden Öğrenmek

Bana göre, YZ teknolojisinden gelen asıl tehdit, mesleklerin yok olması değil; insan düşüncesinin içsel dayanıklılığının, öznel kimliğin, seçme-eğilim yetisinin ve eleştirel kapasitenin erozyona uğraması.

Bu tehdit fark edilir olmalı; medya, eğitmenler, ebeveynler bu farkındalığı yaymalıdır. Zihnimizi koruyacak stratejiler var. Yapay zeka ile düşünen değil, düşünmeyle işbirliği kuran bir dünya inşa edilebilir. Asıl mesele, makinelerin ne kadar akıllı olduğu değil; bizim kendi aklımızı ne kadar kullandığımız. Belki çocuğumun geleceğini planlarken artık ona “hangi mesleği seçmelisin” demem gerekmeyecek.

Ama mutlaka şunu söylemem gerekecek:

“Zihnini başkasına teslim etme. Çünkü düşünmek, insan kalmanın son sığınağıdır.”


Kaynaklar

1. Thomas McKinlay, The less people know about AI, the more they use it, https://app.sciencesays.com/p/the-less-people-know-about-ai-the-more-they-use-it?_bhlid=7c00fd861b94147df20c8d254f72634fcfffb884

2. Digital 2025 July Global Statshot Report, https://wearesocial.com/uk/blog/2025/07/digital-2025-july-global-statshot-report/

3. Derek Thompson, You have 18 months, https://www.theargumentmag.com/p/you-have-18-months

4. Michael Gerlich, AI Tools in Society: Impacts on Cognitive Offloading and the Future of Critical Thinking, https://www.mdpi.com/2075-4698/15/1/6

5. Effects of generative artificial intelligence on cognitive effort and task performance: study protocol for a randomized controlled experiment among college students, https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC12255134/

6.John Breeden II, New MIT study suggests that too much AI use could increase cognitive decline, https://www.nextgov.com/artificial-intelligence/2025/07/new-mit-study-suggests-too-much-ai-use-could-increase-cognitive-decline/406521/

7.  Andrew R. Chow, ChatGPT May Be Eroding Critical Thinking Skills, According to a New MIT Study, https://time.com/7295195/ai-chatgpt-google-learning-school/

8. Out-of-the-loop performance problem, https://www.wikiwand.com/en/articles/Out-of-the-loop_performance_problem#

9. Auste Simkute, Lev Tankelevitch, Viktor Kewenig, Ava Elizabeth Scott, Abigail Sellen, Sean Rintel, Ironies of Generative AI: Understanding and mitigating productivity loss in human-AI interactions, https://arxiv.org/abs/2402.11364

10. Giuseppe Riva, Invisible Architectures of Thought: Toward a New Science of AI as Cognitive Infrastructure, https://arxiv.org/abs/2507.22893

11. AI trust paradox, https://www.wikiwand.com/en/articles/AI_trust_paradox

12. Sayed Fayaz Ahmad, Heesup Han, Muhammad Mansoor Alam, Mohd. Khairul Rehmat, Muhammad Irshad, Marcelo Arraño-Muñoz & Antonio Ariza-Montes, Impact of artificial intelligence on human loss in decision making, laziness and safety in education, https://www.nature.com/articles/s41599-023-01787-8

13. Chunpeng Zhai, Santoso Wibowo & Lily D. Li, The effects of over-reliance on AI dialogue systems on students’ cognitive abilities: a systematic review, https://slejournal.springeropen.com/articles/10.1186/s40561-024-00316-7

İlgili Yazılar

1 yorum

Murat Ş. 16 Kasım 2025 - 15:49

düşündürücü yazınız için teşekkürler. karamsar olmamak lazım.

Yanıtla

Yorum bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.