18–20 Kasım tarihleri arasında Ankara’da Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından Blokzinciri Türkiye Zirvesi düzenlendi. Üç gün boyunca, kamu, üniversite ve özel sektör çalışanları ile yurt dışından gelen profesyoneller, çalıştıkları blokzinciri (blockchain) projeleri ile ilgili bilgiler aktardılar. Bir taraftan kamu, sağlık, finans, lojistik, telekomünikasyon, emlak ve sigorta gibi farklı sektörlerden insanların blokzinciri teknolojisine bakış açılarını ve gelecek öngörülerini dinlemek heyecan vericiydi. Ancak öte taraftan Türkiye’de özellikle kamu tarafındaki projelerin henüz emekleme aşamasında olduğunu (özel sektördeki projeleri henüz duyamadık) ve blokzinciri teknolojisinin aracıları ortadan kaldıran gayri-merkezilik, şeffaflık ve otonomluk gibi özelliklerinden çok güvenlik ve verimliliğe odaklanıldığını görmek de bir miktar düş kırıklığı yarattı.
Konuşmacılardan bazılarının da belirttiği gibi blokzinciri teknolojisi sorununu arayan bir çözüm gibi görülüyor. Her sektörden profesyoneller blokzinciri teknolojisiyle mevcut işleyişleri daha verimli, güvenli ve kolaylaştırıcı hale getirecek çözümler arıyorlar. Örneğin lojistik sektörü blokzinciri teknolojisiyle çözebileceği sorunu bulmuş görünüyor. Uluslararası lojistik firması Maersk’ten Esra Gündüz IBM ile birlikte geliştirdikleri TradeLens adlı blokzinciri projesiyle, uluslararası lojistikte kullanılan 40’tan fazla dökümanın yarattığı karmaşa ve verimsizliği çözmeyi amaçladığını anlattı. Gerçekten de tedarik zincirinin taşıyıcısı olan lojistikte malların takibi, gümrük işlemleri ve teslimi süreçlerinde blokzinciri önemli bir kolaylık, güvenlik ve şeffaflık sağlıyor.
Blokzinciri uygulamaları, sağlık sektöründe, hasta verilerinin takibi ve belge yönetimi alanında özellikle veri güvenliği konusunda sağladığı çözümlerle öne çıkıyor. Hacettepe Üniversite’sinden Dr. Adnan Özsoy henüz somut bir projeye dönüşmemiş olan çalışmalarını anlattığı sunumda, ulusal düzeyde hasta verilerinin blokzinciri tabanlı bir sisteme aktarılmasının sağlayabileceği verimliliğe ve güvenliğe dikkat çekti.
Climatecoin adlı projeyi tanıtan, Fran Benedito, blokzinciri uygulamalarının dünyadaki karbonmonoksit salınımını kontrol altında tutmakta önemli bir rol oynayabileceğini iddia eden bir sunum yaptı. Buna göre ülkelerin karbon salınımlarının kayıt altına alındığı şeffaf ve halka açık bir blokzinciri veri tabanının, küresel iklim değişikliğini önlemede önemli bir işlev görebileceğini, karbon salınım sınırlamaları konusunda devletler üzerindeki toplumsal baskıyı arttıracağını anlattı.
Bankalararası Kart Merkezi ve Borsa İstanbul’un bir iştiraki olan Takasbank’tan uzmanlar, uygulamaya koydukları blokzinciri projelerini anlattılar. Ancak bu projeler gerek ölçekleri gerekse işlevleri açısından henüz yeni bir teknolojiye ısınma, teknolojiyi kavrama çalışmasından öteye geçmediği; getirdikleri çözümlerin, blokzincirinin gayri-merkezilik, şeffaflık ve otonomi gibi farklılık yaratan özelliklerinden çok güvenlik ve verimliliğe odaklandığı görülüyor.
Sunumlara verilen aralarda yaptığımız sohbetlerde konu derinleştikçe blokzinciri alanında çalışan birçok kişinin aslında konuya giriş seviyesinde hakim olduğunu gözlemledim. Henüz Türkiye’de blockchain yatırımlarına yönelik bir stratejinin olmadığı, gereken bütçelerin ayrılmadığı görülüyor. Siyasetçi ve bürokratların söylemleri ve temennileri olumlu yönde olsa da, bu yaklaşımı destekleyecek bir stratejinin yokluğu dikkat çekici. Özellikle blokzincirinin hukuksal altyapısı ile ilgili düzenlenen panelde gerek blokzinciri gerekse kripto paralara ilişkin mevzuatların henüz yayınlanmadığı ve piyasaya belirsizliği hakim olduğu konuşuldu. Elbette hukuksal bir altyapı olmadığında gerek kamunun gerekse özel sektörün bu alana yatırım yapması da oldukça güçleşiyor.
Blokzinciri teknolojisinin taşıdığı potansiyeller ve sunabileceği yenilikçi çözümler konusunda tüm dünyada büyük bir yarış var. ABD ve Çin’in başı çektiği bu yarışta devletler ve şirketler yakın zamanda oluşacak olan blockchain ve kripto para pazarından pay almak için yarışıyorlar. Blokzinciri Türkiye Zirvesi’nden yansıyanlar, Türkiye’nin henüz bu yarışın başlangıç noktasında bile olmadığını gösteriyor. Isınma hareketleri yapıyoruz ancak biz ısınırken diğerleri ile aramızdaki fark kapatılamayacak ölçüde artabilir. Yazılım alanında birçok konuda olduğu gibi blokzincirinde de bir açık pazar haline gelmemek için özellikle kamu tarafında bir vizyon ve bu vizyonu destekleyecek hukuksal altyapı ve yatırımların acilen yapılması gerekiyor.