Son yıllarda hikaye sıkıntısı çeken Hollywood yapımcıları, tabir-i caizse maden bulmuş gibi çizgi romanlara yöneliyorlar. Büyük bütçeler özellikle Marvel’in süper kahramanlarını konu alan filmlere akıtılmaya başladı. Örümcek Adam, Fantastik Dörtlü, X-Men, Daredevil gibi filmler, çizgi roman severleri pek tatmin etmese de gişede büyük başarılar kazanıyor. Ancak bu uyarlamalardan biri var ki, sadece bir çizgi roman uyarlaması olmanın ötesinde 2005 yılının en beğenilen yapımlarından biri oldu. Frank Miller’ın çizgi roman olarak yayımlandığı dönmemde de büyük bir heyecanla karşılanan Günah Şehri (Sin City) serisinden söz ediyoruz. Aslında Electra ve Daredevil tecrübesinden ağzı yana Miller, Günah Şehri’ni üfleyerek yiyor, Hollywood’dan gelen tekliflere soğuk bakıyordu. Ancak Tarantino ekolünün en başarılı yönetmenlerinden biri olan Robert Rodrigez bu işi sadece bir uyarlama olmaktan çıkararak, çizgi romana neredeyse kare kare sadık bir sinemasal gösteri haline dönüştürünce, Miller projeye evet demek durumunda kaldı. Rodrigez, Quentine Tarantino’yu da konuk yönetmen olarak kadroya alarak, gerek senaryo, gerek kurgu, gerek teknik olarak gelmiş geçmiş en heyecan verici çizgi roman uyarlamalarından birine imza attı.
Günah Şehri’nin sinemasal anlatımı, siyah beyaz görüntüleri ya da kara film geleneğine bir saygı duruşu olarak da görülebilecek hikayesi üzerine uzun uzadıya yazmak mümkün. Ama biz bo konulara hiç girmeden daha zevkli bir konuya Günah Şehri’nin birbirinden güzel, seksi ve tehlikeli kadın karakterlerine lafı getirmek istiyoruz. Çizgi romanlardaki erkekler ve kadınların abartılı, gerçek dışı, gerçek hayatta pek göremeyeceğimiz türden karakterler oldukları aşikar. Çizgi roman hikayeleri çoğunlukla erkekler tarafından erkekler için üretildiği düşünüldüğünde, erkek karakterlerin çoğunlukla gözü pek maçolar olarak karşımıza çıkarken, kadınların yakın arkadaş, seks bombası ya da yardıma muhtaç zayıf karakterler olarak çizilmesine de pek şaşırmamak gerekiyor. Günah Şehri’nin aslına sadık bir çizgi roman uyarlaması olduğunu düşünerek, filmdeki kadın karakterlerin bir yandan göz alıcı seks tanrıçaları bir yandan da ahlaksız fahişeler, striptizciler ve erkek şiddetine maruz kalmış kurbanlar olması yukarıdaki önyargıyı destekliyor. Nitekim filmin yönetmeni Rodriguez oyuncu seçiminde, Bruce Willis (Hartigan ), Mickey Rouke (Marv), Clive Owen (Dwight), Benicio Del Toro (Jackie) gibi birinci sınıf, tecrübeli, güçlü erkek oyuncuların karşısına, Rosario Dawson (Gail), Jessica Alba (Nancy), Brittany Murphy, Jamie King (Goldie) gibi ikinci sınıf, genç, yeni kadın oyuncular koyarak bu yargıyı destekliyor. Bununla birlikte Günah Şehri’nin kadınları hiç de erkeklere muhtaç gibi görünmüyorlar. Tam aksine hepsi mitolojiden fırlamış amazon savaşçıları gibi tepeden tırnağa silahlı, ya da bir mutfak bıçağını erkeklere doğrultabilecek kadar cesur.
Güçlerini cinselliklerinden alıyor gibi görünseler de, iyi silah kullanıyor, dövüşüyor, tehdit ediyor ve öldürüyorlar. Aslında Günah Şehri’ndeki kadınları saplantılı erkek fantezilerinin bir ürünü olarak görülebilir. Bir yanda ahlaken düşmüş, her an her yerde erkeklerin uyguladıkları şiddete maruz kalabilen, kırılgan, arzulu; bir yandan tehdit anında kaplan kesilen, kendini koruyabilecek güçte, silahlı ve amansız bir kadın. Erkeğe karşı saldırgan, tehditkar ama aynı zamanda arzulu, vefakâr ve cüretkâr. Hem iyi, hem kötü. Şefkatli ve acımasız. Azize ve günahkâr. Melek ve şeytan. Karı ve metres. İşte Günah Şehri’nin kadınları erkeklerin bu çelişkili ideal kadın karakterinin örnekleri. Şimdi onlara biraz daha yakından bakalım.
Nancy bir bar striptizcisi. 11 yaşında onu bir sübyancının elinden kurataran Hartigan adlı polis eskisine aşık. Yıllardır hapishanedeki Hartigan’a mektuplar yazıyor, onun geri döneceği ve onu tekrar koruyup kollamaya başlayacağı günleri bekliyor. Nihayet Hartigan hapisten çıktığında, Nancy’i bir kez daha artık pis kokulu bir yaratığa dönüşmüş olan sübyancının elinden kurtarıyor. Nancy Günah Şehri’ndeki en zayıf kadın karakterlerden birisi. Üçüncü sınıf bir barda striptizci. Hartigan gibi gözükara bir polisin onun güvenliği için hapislerde çürümesi, hayatını tehlikeye atması hatta intihar etmesi; babalık ve kocalık rollerinin birbirine karıştığı bu hikayede zorunlu bir sonuç gibi görünüyor.
Goldie ise Günah Şehri’nin birinci sınıf fahişelerinden birisi. Şehrin önde gelen kişilerinin karıştığı sapkın bir suç örgütünün farkına varıyor. Bu yüzden hayatı tehlike altında. Korunmak için kendine bir bar köşesinden güçlü bir erkek seçiyor. Marv bir zamanlar şiddet için yaşamış, şimdiyse hayatının amacını kaybetmiş dev bir adam. Goldie’nin ona gösterdiği ilgi, ona yaşattığı muhteşem gece, onu bir tanrıça, uğruna ölecek ve öldürecek bir amaç olarak görmesi için yetiyor da artıyor bile. Ancak Goldie’nin öldürülmesine engel olamıyor. Artık Marv için hayatının tek amacı var: Kanlı bir intikam. Bu intikamda şartlı tahliye memuru Lucille ve Goldie’nin ikiz kardeşi Wendy ona yardım ediyorlar. Lucille Marv’ı korumak için hayatını kaybederken, Wendy bütün şehirde Marv’ın yüce amacını bilen ve ona tekrar Goldie’nin muhteşem kokusunu hissettirebilecek tek kadın.
Gail, Günah Şehri’nde polislerin bile girmeye çekindiği Eski Kent’teki fahişelerin lideri. Sert, silahlı ve acımasız bir kadın. Bir polisin Eski Kent’te öldürülmesiyle fahişelerin başı mafya ve polisle derde giriyor. Onlara bu dertten kurtulmasında Gail’in eski erkek arkadaşı Dwight yardım edecek. Gail tam bir amazon kadını. Emrindeki tepeden tırnağa silahlı fahişelerle birlikte, Eski Kent’teki tek söz sahibi. Buna rağmen bir zamanlar hayatını kurtaran Dwight’ın onu korumasına itiraz etmiyor. Çünkü Dwight onun için ölümü göze alacak, herşeye rağmen onları bu beladan kurtaracak tek erkek.
Filmdeki diğer kadın karakteler de her zaman erkeklerin şiddetinden korunmak için, yine erkeklerden yardım görüyorlar. Bununla birlikte birçoğu kendilerini koruyabilecek kadar güçlü, silahlı ve cesur. Erkeklere duydukları ihtiyaç fiziksel değil daha çok duygusal. Erkeklerin korumacı tavırlarına itiraz etmiyor, sorunlarını çözmelerine, en azından denemelerine izin verirken bir yandan da kendi kendilerine yetebileceklerini hissettiriyorlar. Bir erkeğin kendileri için dövüşmesi, hayatını tehlikeye atması, hatta ölmesi onlara çekici geliyor. Erkekler ise kadınları tanrıçalar gibi görüyorlar. Onlara hizmet etmek, onları diğer erkeklerden korumak için var oluyorlar. Kadınların striptizcilik, fahişelik ya da bar garsonluğu gibi ahlaken düşmüş mesleklerini asla yargılamıyor, hakir görmüyorlar. Aksine her şeye rağmen onları yüceltmek ve kutsallaştırmak için yaşıyorlar. Onlara saygı göstermeyen, zarar vermek isteyen erkekleri en acımasız şekilde cezalandırıyorlar.
Günah Şehri, bir erkeğin, kendini erkek gibi hissettiği bir şiddet fantezisi. Lekesiz meleklerin değil, bütün o kokuşmuşluk, sapkınlık ve şiddet içinde ayakta kalan azizelerin yaşadığı bir cehennem. Bu cehennemdeki dürüst, doğru ve ahlaklı erkeğin yapması gerekense, bu azizelere hizmet etmek ve onları korumaktan ibaret.
3 yorumlar
hayatınızda hep sizi bulmasını istediğiniz kişi sizi bulur ve yalnızken ortaya çıkmayan güçleriniz ortaya çıkar dier yarınızla bütünleştinizde gerçek gücünüz ortaya çıkar sırt sırta verirsiniz huzur ve gerçek sevgiye ulşırken dengeleyemediniz gücünüz bir dierini zayıf bırakır yerinizi almak istyenlere fırsat doğar her şey deşifre olur ve kurtlar zayıf olanın çevresinde salyaları akarak dolaşırlar ve dier güç onlarla boğuşmaya başlar ve dier kurtlar gerçek sevgiyi kaçırırlar. ve denge kurulmadan tekrar başa döner
Teşekkürler, uyarınızı dikkate alacağım. Bunun gibi bir yerde yayınlanmamış yazılarda imlâ hataları olabiliyor.
Dostum yazınız cok keyifli okunuyor ama sizin gibi portföyü kabarık birine göre çok fazla yazım hatası yapılmış. Yazıyı gözden geçirir ve düzenlerseniz çok iyi olacak…