Poor Things: Başyapıt mı İğrenç Bir Fantezi mi?

yazan: Özgür Kurtuluş

Alasdair Gray’in romanından uyarlanan, Yorgos Lanthimos’un yönettiği “Poor Things” nihayet Türkiye’de gösterime girdi. Film, Mary Shelley’nin Frankenstein’ından esinlenerek kadınların özgürleşmesi, sınıf ve mülkiyet gibi konuları ele alıyor. 11 dalda Oscar’a aday olan film eleştirmenleri ve izleyicileri ikiye böldü:  “Poor Things”i bir başyapıt olarak değerlendirenler de var, filmi iğrenç bulanlar da…

Film, çılgın bilim insanı Dr. Godwin Baxter (Willem Dafoe) tarafından ölümünden sonra tekrar ‘diriltilen’ Bella Baxter’ın (Emma Stone) kendini keşfetme ve zamanının ataerkil toplumunun saçmalıkları ve baskılarıyla karşılaşmalarını içeren fantastik ve gerçeküstü bir yolculuğunu anlatıyor. Victoria dönemi Avrupa’sında geçen, estetik ve çirkinliğin, zenginlik ve yoksulluğun, renk ve karanlığın karşılıklarıyla dolu bir dünyada, kadının özgürleşmesi, cinsellik, mülkiyet ve sahiplik, özgürlük, Tanrı ve benlik gibi ana temalar üzerine yoğunlaşıyor. Bella’nın karakteri, konuşmayı, yemeyi öğrenmekten, kendi cinselliğini keşfetmeye ve bu keşfin kararlarında önemli bir motivasyon haline gelmesine kadar hızlı bir olgunlaşma sürecinden geçiyor. Seyahatleri sırasında karşılaştığı insanlardan; sınıf, cinsellik, erkeklik, annelik sevgisi ve daha fazlası hakkında birçok şey öğreniyor.

Filmdeki “zavallı şeyler” erkekler. Bella’nın hayatına giren erkeklerin otoriter ve hükmedici görünüşlerinin altında yatan zayıflığı vurguluyor: Godwin’in koruyuculuğu, Duncan’ın sahiplenici davranışları ve Alfie’nin kötülüğü gibi… Bella’nın bu erkeklere olan sabrı ve etkileşimleri, onun kendine olan güvenini ve bağımsızlığını artırıyor. Emma Stone’un Bella Baxter olarak sergilediği performans belki de kariyerinin en iyisi. Bella’nın çocuksu masumiyetten cinsel olarak özgürleşmiş ve entelektüel olarak gelişmiş bir kadına dönüşümünü harika bir performansla perdeye yansıtıyor. Mark Ruffalo da Duncan Wedderburn olarak sunduğu performans ile dikkat çekiyor. Karakterine mizah ve acıma katmanları ekleyerek, karizma ve aptallık tuhaf bir karışımını sunuyor. 


Filmin sinematografisi ve kostümleri masalsı anlatımı destekleyen en önemli unsurlar. Steampunk eşyalar, tuhaf mimari detaylar, gerçek üstü deniz ve gökyüzü görüntüleri, canlı ve plastik renklerde kostüm ve dekorları ile Bella’nın gri tonlardan renklere, kendine yeten bir varoluşa doğru yolculuğunu tamamlayan bir görselliğe sahip. 

Birçok eleştirmene göre “Poor Things” cesur mizahı, gerçeküstü anlatımı ve felsefi derinliğiyle 2023’ün en iyi filmi. Bella’nın karakter gelişimi, özgürlük, kimlik ve toplumsal normlar üzerine yaptığı keşifleriyle feminist bir başyapıt olarak görülüyor. Türleri ve stilleri karıştırmadaki ustalığı ile unutulmaz bir sinema deneyimi yaratıyor ve izleyicilerin algılarını ve beklentilerini sorgulamalarını sağlıyor. Ancak, tüm eleştiriler bu heyecanı paylaşmıyor. Bazıları filmi, içerik ve kaotik anlatı üzerinde şok etmeye odaklanmakla eleştiriyor. Filmi, ahlaksızlık ve iğrençliğin estetize edilmesi olarak okuyanlar da var. Film, cesur anlatım tarzı ve cinsel özgürleşme ile bedensel özgürlüğe yönelik açık fikirli keşfiyle bölücü olmuş, bazı eleştirmenler tarafından iğrenç bulunurken, diğerleri tarafından cesur ve özgün olarak değerlendiriliyor.

İster bir başyapıt ister iğrençlik olarak değerlendirilsin, “Poor Things” kalıcı bir iz bırakıyor. Hikaye anlatımının sınırları, kadınların özgürleşmesinin tasviri ve insan durumunun gerçeklerini vurgulamak için absürdlüğün sınırlarında dolaşan Lanthimos’un sinematik keşifler aracılığıyla düşündürme ve tartışma yaratma yeteneğinin yeni bir örneği olarak duruyor. Her sinemaseverin görmesi gerek. 

İlgili Yazılar

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.