Geçen hafta sosyal medyada tartışılan iki haber dijital iletişim kanallarının toplumsal ilişkilere doğrudan etkisi hakkında tekrar düşünmeme sebep oldu.
Birincisi Whatsapp’ın yeni bir güncellemeyle, uygulamadaki ‘son görülme bilgisini’ kaldırması oldu. Yani Whatsapp kullanıcıları bundan böyle diğer kullanıcıların en son ne zaman uygulamaya girdiğini göremeyecek. Uygulamayı kullanan herkesin bildiği gibi gönderdiğiniz mesajın karşı tarafta görülüp görülmediği bazı durumlarda oldukça önem kazanıyor. Eğer kullanıcı mesajın okundu bilgisi olan çift mavi tık özelliğini kullanmıyorsa ya da mesajın geldiğini görmesine rağmen açıp okumuyorsa, o kişinin mesajın farkına varıp varmadığı, Whatsapp’a en son ne zaman girdiği bilgisiyle anlaşılıyor. Ancak bundan sonra bu bilgiden mahrum kalacağız.
Basit gibi görünen bu değişikliğin kişisel ilişkiler üzerindeki etkisinin büyük olacağını tahmin etmek zor değil. Nitekim sosyal medyadaki tartışmaların ekseni de çoğunlukla bu değişikliğin çiftlerin ilişkilerini nasıl etkileyeceği üzerineydi. Ancak mesele duygusal ilişkiler ile sınırlı da değil. Bilindiği gibi iş hayatında da Whatsapp yoğun olarak kullanılan bir iletişim aracı. Dolayısıyla bir mesajın görülüp görülmediği bilgisi çoğu durumda kişiler için önemli oluyor. Whatsapp’ın kişisel mahremiyeti dikkate alarak yaptığı bu güncellemelerle artık başka teyit yollarına ihtiyacımız olacak. Peki bu toplumsal ilişkiler çerçevesinde ne anlama geliyor?
Her şeyden önce basit gibi görünen bu değişiklik ile insanlar arasındaki güven ilişkilerinin önemli ölçüde etkileyeceğini düşünmek zor değil. “O mesajını görmedim, neden mesajımı okumadın, niçin mesajlarını kontrol etmiyorsun, neredeydin, kiminleydin, ne yapıyordun…” soruları çoğalacak. İş hayatında belli aksamaların ya da yeni teyit yollarının ortaya çıkacağı da muhakkak. İlginç olan ise basit bir güncellemeyle toplumsal ilişkilerdeki değişimin birkaç günde mümkün hale gelebilmesi. Elbette bu güncellemenin meydana geldiği Whatsapp’ın dünyada bir buçuk milyar kişi tarafından kullanılmasının da bu değişimin etki alanını belirlediği muhakkak.
Diğer değişiklik Twitter’dan geldi. Twitter bundan sonra siyasi içerikli reklam yayınlamayacağını ilan etti. Bilindiği gibi Twitter’da reklamlar, bir Tweet’in ücret karşılığında belirli sayıda kullanıcıya gösterilmesi anlamına geliyor. Twitter’ın bu değişikliği siyasi manipülasyon ve yalan haberle mücadele kapsamında verdiği düşünülüyor. Ancak bir şeyi yasaklamak dijital platformu o konudaki tartışmalardan azade kılmıyor, tam aksine bir taraf haline getiriyor. Cambridge Analytica/Facebook skandalının ardından yalan haberle mücadele kapsamında Facebook’un bazı haberleri sansürlemeye başlamasında da aynı durum oluşmuştu. Böylece Facebook, neyin yalan neyin gerçek olduğuna karar veren bir ‘Hakikat Bakanlığı’na dönüşerek, ülkelerdeki siyasi, ekonomik, kültürel çatışmalarda bir tarafı haline gelmişti. Aynı şekilde Twitter’da bundan böyle neyin siyasi neyin siyaset dışı olduğuna karar veren bir karar mercii haline dönüşmüş oldu.
Gerçek olana, siyasi olana sosyal medya ve iletişim platformlarının karar verdiği bir dönemdeyiz artık. Üstelik bu platformların aslında kâr amacıyla hareket eden şirketler oldukları çoğu zaman gözden kaçıyor. Vergi veriyorlar, devlet ve diğer şirketlerle bağlayıcı ilişkiler içinde hareket ediyorlar. Kullanıcı ve müşteri memnuniyeti dışında hiçbir kamusal bağlayıcılığı yok bu şirketlerin.
Teknoloji ve toplum arasındaki ilişkinin izini yazının icadına kadar sürebiliriz. Ancak son yüz senede, matbaa, telgraf, telefon, televizyon, cep telefonu gibi teknolojik köşe taşları, toplumsal ilişkilerin seyrini önemli ölçüde değiştirdi. Örneğin bugün artık kullanılmayan telgraf teknolojisi, yeni sosyal etkileşimler, yeni bir kavramsal sistem, yeni bir dil, yeni ekonomik yapılar ve siyasi ilişkilerde yeni yöntem ve uygulamalara yol açmıştı. Ancak bu teknolojik değişimlerin toplumsal etkileri yıllara hatta on yıllara yayıldı. Bugün ise dijital teknolojilerin toplumsal etkilerini günlerle hatta saatlerle ölçebiliriz. Dolayısıyla ‘hız’ ve insanın bu hıza ayak uydurma çabasının psikolojik ve sosyolojik sonuçları, önümüzdeki dönemde üzerine daha fazla düşünülmesi gereken bir olgu hâline geldi.
Ancak bu teorik bir meseleye, bir düşünsel egzersize indirgenecek bir durum da değil. Örneğin dünkü Whatsapp güncellemesinin etkileri bugün birçok kişisel ilişkide görülmeye başlanmıştır. Türkiye özelinde düşünürsek, Whatsapp’ın ‘son görülme bilgisini’ kaldırması ile doğacak tartışmalar sonucunda bugün ve yarın acaba kaç kadın erkek şiddeti gördü ya da belki öldürüldü? Böyle bir şey mümkün değil diyebilen var mı?
*Bu yazı ilk olarak demokrathaber.org sitesinde yayınlandı.